Gerçek Kırcaali Sevgisi
[31 Ağustos 2011]

2010 yılında Fehime Basri adında bir şairimiz “Sensiz Dünya” başlığı altında 60 şiir içeren bir şiir derlemesi sundu Bulgaristan Türk edebiyatı dünyamıza. Ve Kırcaali şehrinde de Durhan Ali’nin “Sonbahar Rüzgârı” kitabıyla birlikte “Ömer Lütfi” Kültür Derneği salonunda büyük bir kalabalık önünde tanıtımı yapıldı söz konusu şiir derlemesinin. Yıllardan beri ilk defa böyle bir katılıma tanık olduk. İşin sevindirici tarafı şu ki, şiir severlerin büyük bir çoğunluğunu orta yaş aydınlar ve öğretmenler oluşturuyordu. Bir kısmı da daha genç kuşaktandı. Salonun tıklım tıklım olması şiirimizin ayakta tutmak arzusu ile yanıp kavrulanlar ordusu gerçekten Bulgaristan Türk edebiyat ve sanatını cidden yaşatmak niyetindedir. Öyle ya, her şeyden önce, biz kendimize sahip çıkmazsak bu görevi kimler üstlenecek?..
Fehime Basri kimdir? Kırcaalili midir aslında?
O, 21 Eylül 1953 yılında Razgrad’a bağlı Yasenovets (Duştubak) köyünde doğdu. 1968 yılında Kırcaali’de Hemşirelik ve Ebelik Enstitüsüne yazılarak 1973 yılında bu alanda uzmanlık hakkını kazanıyor. Kısa bir süre Razgrad’a dönmüş olsa da sonra hayatını tamamen Kırcaali’ye bağlamış oluyor. Sabık milletvekili ve ombudsman vekili Yaşar Şaban ile aile yuvasını burada kuruyor ve bir daha buradan ayrılmıyor. Öyle ki, Kırcaali’den ayrılmayacağına ant içmişçesine halis Kırcaalili oluyor. Kitabından da göreceksiniz ki, Fehime Hanım Kırcaali şehrini ve Rodop dağlarını o civarın insanlarından az sevmektedir.
Fehime Basri uzun zaman şiir yazıyor, fakat yazdıklarını en yakınlarından bile gizli tutuyor. Onları yayınlama niyetine de girmiyor. Ama talih onu 2005 Aralık ayında canı gibi sevdiği kızı Hafize’den ve damadı Şener’den mahrum edince başından geçen emsalsiz seran camları şiirleştirerek yakın dostlarıyla paylaşmaya sefkediyor. Sözün gerçek anlamına, öbür dünyadan dönmüş olan şairemiz “Sensiz Dünya” gül destesiyle tüm yaşantılarını dile getiriyor. Kitabın editörü “XXI yüzyıl” Türk Kültür Merkezi Başkanı Dr. Sabri Alagöz “ “Ön Söz Yerine” başlığı altındaki kısa sunumunda, Deliormanlı olmasına rağmen hayat onu Güney Bulgaristanlı, daha doğrusu Rodop dağlarının bağrında bir gerdanlık oluşturan güzelim Kırcaalili yaptığını belirtmektedir.
“Sensiz Dünya” derlemesinde Fehime Basri ana-baba, oğul ve kız, bir de torun olmak üzere üç nesli bütünleştirme yaklaşımına başvurmaktadır. Ön iç kapakta kızı Hafize ile damadı Şener’in fotoğrafına yer vermektedir. Şiirleri dikkatle okuyan analığın ne demek olduğunu kat kat farkına varacaktır. Çok kişiler tarafından bilinen “Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş /Bir evlat pir olsa da/ Anaya muhtaç imiş…” şarkımızı anımsatıyor. İnsanoğlu babadan olunca bir kat öksüzdür, fakat anadan olunca iki kat öksüzdür. Kadın kişi eşini bulup dünyaya getirdiği çocuklarla hayata hayat verendir. İşte ana hattıyla bu özelliği buluyoruz “Sensiz Dünya”da.
“Yanıp Yıkılan Bir Ana” şiirinde “ Bir bitkinin dalı, çiçeğin yaprağı gibi/Bölümlerini taşıyor satırlarım/Bir ömür boydan boya içlerinde” diyerek hem içeriğini, hem de ana yönünü belirtmiş oluyor. Şaire sesinin kısık olduğunu söylese de, yüksek sesle hayranlarına, okurlarına ve tüm yakın dostlarına” sevgi ve acılarını duyura bilmektedir. “7 Aralık 2005” 13 dizeden oluşmasına rağmen büyük Türk şairi Abdülhak Hamit Tarhan’ın “ Makber” destanını fısıldar gibi oluyor insana. “Sizin İçin” şiirini okurken büyük şairimiz Recep Küpçü’nün evladının tabutunu taşırken “Bu yaşta babalar evlatlarının tabutlarını değil, evlatlar babalarının tabutlarını taşımalıdır” acı sözleri hala kulaklarımızda çınlamaya devam etmektedir.
Fehime Basri ise bunu şöyle toparlıyor:
“Siz yaşamalıydınız /Siz gülmeliydiniz/ Siz sevişmeliydiniz/ Siz çelengini örmeliydiniz”
Yaratıcımızı gerçek Kırcalili olarak kabullenmek çok yerinde olacaktır. Çünkü o, çocuklarına “Kuzeye gitmeyin/ Güneyde kalın” çağrısında buluyor (“Şehitler”). Altını kalın ve kırmızı çizgile çizerek belirtileyim ki, şaire “ Yaratılan göçüp gider /Ancak Yaratan ebedidir” tezini savunmaktadır (“Rüya”).
Derlenmenin bir başka özelliği de, insanoğlunun yaşama arzusu sönmemelidir. İslamiyet’te de dünyaya gelen kişinin son nefesine dek ölmeyecekmiş gibi çabalaması gereksinimidir. 45.sayfadaki “ Koma” şiirinde Fehime Hanımın 1997yılında öbür dünyaya yolcu olduğunu görüyoruz. Komaya girerek bir ay ölümün kucağında kalır. Ama İstanbul’dan ağabeyi gelince, tabutta yatarcasına yatan hayaletin elini korka korka tutunca beklenmedik bir mucize olur. Koma büyüsü bozulur. Yani yüce Tanrının öldürmediği ölmez…
Şair ve ses sanatçımız Osman Aziz’in “ Ey Kırcaali, güzel şehir/On beşinde bir kız gibi /Uykusuz kalan şehir” demesinde ne kadar da haklıymış meğer. Fehime Basri ise Kırcaali’ye bağlılığını şöyle yansıtıyor.” Sevdim seni güzel şehrim, Kırcaalim /Bilmediğim, görmediğim bir şehirdin/ On beş yaşında sana geldim” Kırcaali sevmeyi ve sevilmeyi öğretir ona. Devamı var, yeniden doğsa yine orada mekan tutmak, ister. Çünkü halk yaratıcılığımızda sık sık adı geçen Arda nehri boyuna yaşlanmış olan Kırcaali Fehime’yi aldatmamıştır, oyuna getirmemiş, Rodop dağlarında kaynayan ırmakların billur suları misali temiz kalmıştır.
“Kınalı Kızım” ve “Ve Diğer Şiirleri” bölümlerindeki şiirleri ayrı ayrı değerlendirecek ve eleştirecek değiliz. Gerekmiyor da. Önemlisi, genel hatlarıyla yeni kazanımımızı ve yaratıcının esas görüş ve şiir anlayışını sahnede sergilemektir. İnsan sevgisi, hayat sevgisi, ana-babaların evlatlarıyla bütünleşip hep birlikte hayat yolculuğunun ayrıntılarına, derinliklerine inebilmektir.
Şaire dediyse büyük dünyanın büyük arzuları vardır. Yeryüzünde hayat kolay olmuş olsa mutluluk ırmakları akıp gider dört yanda. Ama hiç de öyle değil. Tanıtımımızın sonunu getirirken şunları da anımsatalım:
“Mevsimler çeşitli
Rüzgarlar bazen amansız
Eser ince ince
Bazen hoş hoş
Bazen delice…”
Bütün engebeli yaşam kurallarına rağmen olunca haysiyetimizle, onurumuzla, şerefimizle yaşamayı, vatanımıza, milletimize yararlı olmayı öğrenelim. Edebiyat ve sanatımızın asırlar boyu aynası olduğunu unutmamalıyız. Önce hayatı şiirleştirelim. Talih ve tarihimizi tek vücut bir çelenk misali birbirine örgüleyen eserlerle sahnedeki eserlerle sahnedeki rolümüzü gerekli bir biçimde ifa edelim!
Sayın Fehime Hanım ananın baş tacı olduğunu bize tekrar anımsadığınızdan dolayı sizlere en sıcak duygularımızı beyan etmek isteriz. Uzun ömürlü, sağlıklı ve her dizesinden hayat fışkıran yetenekli şiirlerinizin devamını bekleriz!
Dr. Sabri İbrahim Alagöz
Ziyaretci sayısı: 3716
|