|
Recep Küpçü
Bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak Filibe iline bağlı Kuklen köyünde 1934 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini köyünde tamamladıktan sonra Kırcaali Türk Pedagoji Okulu’na yazıldı. Öğrenimini Razgrat Pedagoji Okulu’nda tamamladı. Askerliğini bitirdikten sonra eşinin memleketi olan Burgaz’a yerleşti. Recep Küpçü, Burgaz’a yerleştikten sonra Nedyalko Yordanov, Hristo Fotev, İliya Burjev, Stoyço Gotsev, Dimitır Vilinov gibi çağdaş Bulgar şairleriyle yakın dostluklar kurdu. Ve kısa sürede genç şairler grubunun en aranılan ismi oldu. “Yeni Işık”gazetesinde muhabirlik yaptı. İlk şiir kitabı “Ötesi Var”(1963)adıyla yayınlandı. İkinci şiir kitabı “ Ötesi Düş Değil”(1967) ise 4 yıl sonra yayınlanmıştır. 1968 yılında ise Bulgar şair Nedyalko Yordanov’un çevirisiyle Küpçü’nün Varna yayın evi tarafından “Dostlarım Yolcu Yolunda Gerek” Bulgarca şiir kitabı yayınlandı. Recep soyadı alan Küpçü’yü, “Küpçüev” olarak değiştirmediği için Bulgar rejiminin hedefi oldu ve işsiz bırakıldı. 26 Nisan 1976 yılında Varna’da aniden vefat etmiştir. Recep Küpçü’nün İstanbul’da Boğaziçi Yayınları tarafından yayınlanan “Seçme Şiirler”adlı bir şiir kitabı vardır.
İKİ ASLAN OĞLUM
Karım ve iki aslan oğlum,
Sizi mutlu edemediğini için değil
Ben ki,
Nasıl olsa yaşar ve yaratabilirim
İster kelepçeli olsun ellerim
İster darağacın ipi boynumda,
Hatta çingeneye bile kalmaz
Ayaklarımın altından sandığı çekmek
Basarım tekmeyi sandığa ben kendim
Ölen ben olsam da,
Yenilen ben değilim.
RODOPLAR
Sen, baba kaygısından yoksun çocuklar
Büyüten,
Canımın içi Rodoplar,
Babaları gurbetten
Topladın mı bağrına artık?
Elverir bunca üzüntüler,
Bunca ayrılıklar!
Sende büyür, canımın içi, Rodoplar,
Uykuları tütünden talan edilen,
Yollar yapan,
Temeller kazan
Benim fakir, garip kardeşlerim!
Çam ormanı havası kadar
Temiz yürekli kardeşlerim!
Nerde olursa oturup çıkınını açan,
Sofra kurup peynir ekmek yiyen,
Gençlik çağını yaşamadan,
Dalından vakitsiz yere düşen.
Halleri güz rüzgarına tutulmuş
Yapraklar gibi perperişan,
Ahlat örneği yüzleri kırışan
Yolda belde evdeymiş gibi konaklayan
Canım kardeşlerim!
Senin her manzaran,
Her bakışın, her ağacın, hatta her taşın
Duygusal.
Sen hem yeni bir gerçeksin,
Hem de eski bir masal.
Bende senin eteklerinde doğmuşum.
Tahtımı gönlümde özlemden kurmuşum,
Elverir, elverir bunca ayrılıklar,
Eyyy, devler, cüceler diyarı,
Canımın içi Rodoplar!
ONUR
Şuramda, yüreğimde benim yaşar;
Türk’e özgü nur yüzlü bir vakar
Ansıdıkça tarihimiz ben ikide bir,
Göğsümü kabartır eşsiz bir gurur.
Bir coşmadır doğar bir bu gururdan,
Ama büyük olan sabırlı olur.
Adildir her zaman sabırlı olan,
Dünyada hakkını yemez hiç kimsenin,
Hiç kimsenin de olmaz fakat kölesi.
Yaraşan nitelik de budur İNSAN’a!
Zaten bir tavşana boyun eğmesi
Gülünçtür dağların şahı arslana!
***
Muma benzer ozan dediğin
Zirvesini aydınlatır da
Kendi gibi karanlık kalır,
Zehir alır hep yaşamadan,
Bala çevirir,
Kader alır
Sevinç verir insanlara
Tükenene değin.
Böyledir işte
Ozan dediğin…
GÜNEYE GÖÇ EDEN KUŞLAR
Güneye göç eden kuşlar,
N’olur, söyleyin bana
Nerde kaldı o güneş,
O ılık akşamlar,
O ferah?...
Neden böyle vakitsiz geldi küz?
Biliyorum, burada bir sır var
Siz yazı kanatlarınızda
götürdünüz
Güneye göç eden kuşlar…
Ama değil mi, değil mi kuşlar
Gencelmeye gitti yaz?
Değil mi bahar olarak dönecek
Yine buralara?
Ve dökülecek yerlere
Sizin kanatlarınızdan,
Gagalarınızdan,
Ilık ılk
Çiçek çiçek
Yeşil yeşil
Ferah, ferah…
N’olur, n’olur sanki
Gözünü sevdiğim kuşlar
Beni de her güz alsanız
Götürseniz güneye?...
Ve açınca bahar
Yine buralara getirseniz
Hep böyle genç genç
Ümit ümit, aydın aydın
Sevda sevda…
Ziyaretçi sayısı: 6155
|
|