|
BALKANLARDA NEVRUZ BAYRAMI
Türk dünyasında baharın gelişi, Nevruz adı altında en eski tarihlerden beri kutlanmaktadır. Bu nedenle Nevruz biz Türklerin tarihinin, edebiyatının, örfünün ve geleneklerinin önemli bir parçası olmuştur.
Nevruz adı, Balkan Türk toplulukları arasında değişik adlarla, değişik biçimlerle günümüze kadar gelmiştir. Balkan ülkelerini bir dolaştığımızda bu doğa bayramının adında şöyle renklilikler görüyoruz:
Bulgaristan’da: “Mart Dokuzu”, “Yumurta Günü, “Ateş Gicesi”, “Nevriz”, “Mevris” (Doğu Rodoplar)”; “Sultan Nevruz” (Ülkenin öteki bölgelerinde) gibi adlarla biliniyor Nevruz.
Batı Trakya’da (Yunanistan): ”Mevriz”,
Makedonya ve Kosova (eski Yugoslavya) Türkleri arasında: “Sultan-ı Navrız” olarak bilinir.
Romanya’da: “Nawrez” adı verilmiştir bu güzel bayrama.
Sayılan bu türlü adların, türlü biçimlerin anlamı ise hep aynıdır: “yeni gün, yeni hayatın başlangıcı” demektir. Nevruz, kışı uğurlama, baharı karşılama bayramıdır.
Doğa yeni bir gün için hazırlıktadır: havaların ısınması, karların erimesi, bitkilerin yeşermesi bir başlangıcı ifade etmektedir. Su boylarında salkım söğütler tomurcuklarını patlatmışlardır. Karçiçekleri (kardelenler), sarıçiğdemler, menekşeler baharı müjdelemektedir. Kırlangıçlar gökyüzünün maviliklerinde görünmektedir.
İnançlara göre, Sultan Nevruz günü toprak uyanır; yılanlar, çıyanlar, karıncalar toprak üstüne çıkar; kelebekler ekinliklerde uçuşmaya başlar. Guguk (kuku) kuşunun da ötüşü Nevruzun geldiğinin bir belirtisidir. Ya leylek?-Evet, leylek de baharı getirenlerden değil midir? Leyleğe sormuşlar: “Ne zaman geleceksin?” O da:
Kasımdan gün sayısı: “Yüz yirmide gelemem
Yüz otuza kalamam” cevabını veriş, yani Nevruz günleri geleceğini bildirmiştir.
Leylekler semalarda ilk görününce küçük çocuklar hep bir ağızdan şu tekerlemeyi söylemeye başlarlar:
Leylek uçar havada
Yumurtası tavada
Geldi bizim hayata
Hayat yıkıldı
Burnu yere dikildi.
(Kriçim, Filibe)
Çocuk dilinde leyleğe Hacı Baba da denir. Uzaklarda, sıcak ülkelerde, Hacılıkta (Hac’da) kışı geçirdiği için leyleğe Hacı Baba der çocuklar ve semalarda ilk göründüğünde şu tekerlemeyi de hep bir ağızdan defalarca tekrarlarlar:
Hacı Baba lak lak
Ver bana kalpak
Kalpağın ucu yok
Sarı kızın saçı yok
(Kriçim, Filibe)
İnsanlar da doğa ile uyum içindedir. Yeni yıl için hazırlıkta olan doğa ile birlikte insanlar da hazırlık içindedirler: sabanlar, pulluklar, arabalar, boyunduruklar gözden geçirilir. Tarlaya çıkma hazırlıkları yapılır. Cemre de havaya, suya ve toprağa düşmüştür. Gün dönümüne göre hareket edilir, gün sayısına göre işler sıralanır (Yenisoy, 2001).
Gün sayısı: Yüz-sabanı düz
Yüz on-tarlaya kon
Yüz on bir-tarlada kompir (patates)
Yüz yirmi-tarlayı diğirmi
(Filibe, Razgrat)
Tüm söylenenler açıkça gösteriyor ki her türlü hareket, her türlü iş ilkyaz gün dönümüne bağımlıdır ve gün dönümüne göre yapılıyor.
NEVRUZ KUTLAMALARI
Mart 21’de başlayan Sultan Nevruz bayramına bir dizi ön hazırlıklar yapılır ve bu hazırlıklarda, kutlamalarda Balkan Türklerinin yaşadığı bölgelere göre bazı farklılıklar görülür. Her Balkan ülkesine özgü hazırlık ve kutlama âdetlerini kısaca sıralayalım:
Bulgaristan’da Nevruz.
Doğu Rodoplar’ın Kırcaali yöresinde Nevruz törenleri, geceyle gündüzün eşit olduğu gün (21 Martta) başlar ve birkaç gün sürerdi. Bayram öncesi evler, haremler (avlular) temizlenir, yumurtalar boyatılır, büyük ateşler için ormandan kuru çalı, kuru yaprak getirilerek ateşlerin yakılacağı yerde yığın yapılırdı. Bayram başlayınca da kadınlar o gün çamaşır yıkamaz, ellerine iğne almazlardı. Erkekler de iş yapmazlardı. Bayram günü boyalı yumurtalar tokuşturulur, yağda kızartılmış kulaçlar (kolaçlar) yenir, sağlıklı olmak için yakılan ateşlerin üstünden atlanır, hayvanlar da ateşten geçirilirdi (Yenisoy, 2001).
Osmanpazarı (Omurtag) kasabası ve bölgesinde Sultan Nevruz Kasımın 136’ncı günü kutlandığı biliniyor. O akşam gençler, iki kuru fındık çubuğunu sürterek ateş yakarlar ve yanan ateşin üzerinden atlarlardı. Bu ateşle de yeni ateşler yakılırdı. Bazı kimselerce evlerindeki ateşler söndürülerek bu ateşle yenilenirdi. Nevruzda tatlı yemek âdet olduğu söyleniyor. İnançlara göre, Nevruz günü tatlı yiyeni yıl boyunca yılan sokmadığına inanılıyor.
Deliorman’ın Razgrat şehrine bağlı Nasrettin (Bisertsi) köyünde ise eskiden Nevruz günü bazı kişilerin türlü hayvan kılığına kıyafetine girerek köyü dolaştıkları bilinmektedir.
Batı Trakya’da Nevruz.
“Mevris” adıyla bilinen Nevruz, Batı Trakya Türklerince de kutlanan bir ilkyaz bayramıdır. Kutlamalar belirli bir gün başlar. Bu gün (bayram kutlaması) kırlangıçların gelme zamanında başlar. Menekşeler açınca ilkyazın geldiğine inanılır.
Genç kızlar önceki günden soğanlı karmaca, döndürme gibi yerel yemekler hazırlarlar. Yumurta haşlarlar. Kırmızı olsunlar diye bu yumurtaları soğan kabuklarıyla haşlarlar ve ertesi gün için çıkınlarını hazırlarlar.
Sabah olunca kızlar, oğlanlar ve çocuklar hep birlikte köyün en yeşillik en güzel yerine giderler. Orada türküler söyleyerek eğlenirler, oyunlar oynarlar. Öğle olunca evden getirdikleri yemeklerini yerler. Yumurta kabuklarıyla da dereden veya pınardan su içerler ve böylece yıl boyu boğazlarının ağrımayacağına inanırlar. Çimenler üzerinde yuvarlanırlar, yazın işlerken (çalışırken) belleri ağrımasın diye; küçük çocukları yuvarlarlar, çabuk büyüsünler diye. Menekşeler toplarlar ve evlerine dönerler. Eve dönerken pınar veya akarsuyun başında birbirlerini ıslatırlar. Bunu, yazın yağmurun bol olması için yaptıklarını söylerler.
Eve getirilen menekşeler, o gün eğlencelere katılamayanlara verilir. Nevruz törenlerine katılamayanlar bu menekşeleri üç defa koklarlar ve üç defa gözlerine sürerler. Menekşe kadar hoş kokacaklarına, gözlerinin de menekşe kadar güzel olacağına inanılır (Dede, 1978).
Eski Yugoslavya’da ve özellikle Makedonya’da Nevruz (Sultan-ı Navrız) kutlamaları yaygındır. Yılbaşının 1/14 Mart tarihlerine rastlar. Bilinen ve uygulanmakta olan bazı âdetlerden birkaçını burada sıralayalım: Ohri ve çevresinde bekâr kızları olan ailede evin dış sokak kapısında bir salıncak kurulur. Bekâr kız, yüzü sokağa bakmak üzere salıncakta üç defa sallanır. Kızın annesi veya yakınlarından birisi bu sallanma sırasında “Kızımız sallanırken, dışarı baktığı gibi, kısmeti de öyle çıksın!” sözünü üç defa tekrarlar. Bu âdetin genç kızların kısmetlerinin açılması için yapıldığı söylenmektedir. Salıncakta sallandıktan sonra, kızın annesi bir yumurtayı ıslatarak ateş üstüne bırakır. Yumurtanın patlaması sırasında çıkaracağı sese göre bilinmeyen damadın dul veya bekâr olacağı tahmini yapılır. Bunun bir benzeri de bayram gecesi yapılır. Ateşe kuru biber atılarak yakılır. Biber ateşte yanarken kızın annesi: “Bu biberin yandığı gibi ergenlerin yürekleri kızım için öyle yansın!” diye üç defa tekrarlar.
Bayram sabahı tanyeri ağardığında kızın bir yakını kızın başına bir kabak koyar. Kabağın bir kenarı dörtgen biçiminde oyulur ve şöyle temennide bulunulur: “Kabağın açıldığı gibi, kızımın da kısmeti açılsın!” denir. Sonra, kabak hızla kapıdan dışarı atılır. Çıkaracağı sese göre henüz bilinmeyen damadın özellikleri tespit edilir.
Bayram sabahı çocuklar, piliç veya civciv olarak nitelendirilen çalı çırpıları toplayarak konu-komşuya götürürler. Ev sahipleri buna karşılık olarak çocuklara çeşitli hediyeler verirler. Çocukların getirmiş oldukları çalı çırpılar ocağa atılarak: “Evimizde çok civciv ve bol bereket olsun!” dileğinde bulunurlar.
Ohri, Üsküp ve çevre köylerde Nevruz kutlamalarında “martufal” veya “martifal” denilen niyet oyunundan söz edilmekte. Öteki Balkan Türkleri arasında böyle martufal çıkarma âdeti sadece Hıdrellez kutlamalarında yapılmaktadır.
Makedonya Türklerinde “Martinka” denilen bir tür âdetten söz edilmekte ki adından da anlaşılacağı gibi bu âdet birlikte yaşadıkları ve Türk kökenli olmayan halkların da bir geleneğidir. Slavlaşmış Bulgarlarda da Bulgaristan’da “Marteniçka” geleneği vardır: bükülü beyaz ve kırmızı yün ya da ipek ipliğinden yapılmış çiçek veya çocuk şeklinde süs eşyaları, 1 Mart günü ailede, dostlar, öğrenciler arasında karşılıklı olarak hediye edilir. Ve 21 Marta kadar, leyleklerin geldiği güne kadar bunlar elbisenin yakasında asılı durur. Hediye edilirken de sağlık, mutluluk dileklerinde bulunulur. 21 Mart günü söz konusu bezekler ağaç dallarına asılır. Çok eski bir âdet olan bu “Marteniçka” olayının araştırılması gerekir.
İkinci bir özellik de Makedonya Türklerinde “Kravay” adı verilen tepsi ekmeğinin Nevruz bayramında hazırlanması, içine de kısmet parası konması âdeti. Böyle bir âdet Bulgaristan Türkleri arasında yoktur, bunu sadece Bulgarlar yapar, bilindiği kadarıyla.
Farklılıklar ne olursa olsun, Nevruz geleneği eski Yugoslavya Türkleri arasında yaygın olan ve hatta yazılı edebiyata da konu olan güzel bir ilkyaz bayramı, bir dilek bayramıdır (Mahmudi, 1976).
Romanya’da Nevruz.
Dobruca bölgesinde yaşayan Tatar Türkleri “Nawrez” adı verdikleri Nevruz bayramını daha büyük bir coşkuyla kutlamaktadırlar. Bu günden itibaren günün uzamaya, gecenin de kısalmaya başlaması nedeniyle Nevruz’a “Gün Dönümü” de derler. Çocuklar, ellerindeki büyük ağaç dallarına “akbardak” çiçeklerini bağlayarak grup halinde ev ev dolaşarak Nawrez söylerler. Hediye olarak da, yumurta, mendil, çevre, para vb. toplarlar. Sonra bunları aralarında paylaşırlar (Ülküsal, 1940). Nawrez şiirinden bir örnek verelim.
Nawrez keldi yaz keldi
Ördek geldi, kaz keldi
Kuşlardan avaz keldi
Aza Nawrezim mübarek.
(Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları
Antolojisi. 12. Romanya ve Gagauz
Türk Edebiyatı)
Nevruz hazırlıkları köylerde bir iki hafta önce başlar. Köy gençlerinden bir grup oluşturulur ve grupta bir yönetici seçilir. Yönetici, kutlama esnasında nasıl hareket edileceğini, kutlama şarkılarını gençlere öğretir. Nevruz günü “Nawrez şeşeği” denilen kardelenlerle süslenmiş özel bir bol dallı ağacı yönetici elinde tutarak, grubun da önünde yürür. Evden eve dolaşarak Nawrezin geldiğini nawriz şarkılarıyla müjdelerler. Söylenen şarkılara karşılık da, yukarıda da belirtildiği gibi, ev sahibi kadınlar birbirinden güzel süslemeli, farklı renkli marama, çevre, oyalı mendil gibi el sanatı işlemeleri kardelenle süslenmiş ağacın dallarına asarlar. Grubun başkanına da dokuz parçanın bir araya getirilmesiyle yapılan “Tokuz” diye adlandırılan çok değerli bir hediyeyi, gruba başkanlık yapan gencin arkasına (sırtına) asarlar.
Nevruz şarkıları, verilen hediyelere, hediyeleri veren kadınların yaşına göre değişik olarak söylenir-gençlerin hediyelerden memnun oldukları veya olmadıkları bu şarkılarla ifade edilir (Mahmut 1977).
Dobruca’da bilinen Nevruz âdetlerinin birçoğu Kırım’da da vardır. Araştırmacılar, bu âdetlerin Dobruca’ya Kırım’dan gelmiş olduğu fikrini ortaya atmaktadırlar.
Gagauzlarda Nevruz.
Dobruca’da yaşayan ve Dobruca dışında olan Gagauzlarda da ilkyaz kutlamaları yapılır (Kuzoğlu, 1996). Nevruza “Yortu”, “Yortu Günü” denir. Gagauzların resmî dini Hristiyan-Ortodoks dini olduğu için, ilkyaz kutlamalarının birçoğu da Ortodoks takvimine uyularak yapılır (Kuzoğlu, 1996). Örneğin, ”Todur Günü, “Lazari Günü”, 1 Martta Marteniçka hediye etme ve iyi dileklerde bulunma gibi âdetler Hristiyan-Ortodoks olan Gagauz Türklerinde de vardır.
Söz konusu farklılıklarla birlikte ilkyaz kutlamalarını Türk kökenli olmayan halklar tarafından da nasıl kutlandığını, bu halkların ne gibi ilkyaz gelenekleri olduğunu, bu geleneklerden hangileri Türklerdeki geleneklerle benzerlik veya farklılık gösterdiğini araştırmak çok yararlı olur, düşüncesindeyim.
Balkan Türklerinin Sultan Nevruza ilişkin bir dizi örf ve âdetleri unutulmaya yüz tutmuş, bunlardan bir takımı genel itibariyle İkinci Dünya Savaşının sonlarına kadar varlığını sürdürebilmiş, geçen yüzyılın ortalarından bu yana ve özellikle Bulgaristan Türkleri arasında ise çok şeyler unutulmuş, daha doğrusu komünist rejim tarafından unutturulmuştur. Günümüze kadar gelebilmiş bazı örf ve âdetlere rastlamamız, inançlarımızın, örf ve âdetlerimizin en ağır koşullarda dahi dayanıklığını göstermektedir.
Osmanlı döneminde Rumeli’de bir bayram olarak bilinen Sultan Nevruz, tarihimiz boyunca çeşitli sembollerle kutlanmıştır. Bu semboller: bereket, dilek, (maddi, manevi kötülük ve hastalıklardan) koruma, şifadır. Evet, Nevruz berekettir, Nevruz sevgidir. İlkyaz, insana yeni umutlar ve mutluluklar getirir.
Nice kutlu Nevruzlara!...
KAYNKLAR:
Dede, A., Batı Trakya Türk Folkloru, Ankara, 1978, s. 123.
Kuroğlu, St., Gagauzlarda İlkyaz Bayramı, Hazırlayanlar: S. Tural, E. Kılıç, Ankara, 1996, s. 261-267.
Mahmudi, S., Ohri Türkleri Arasında Görenekler ve Okunan Maniler, Birinci Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. IV, Ankara, 1976, s. 167.
Mahmut, N., Romanya Türklerinde Nevruz Bayramı, Kırım Dergisi, Yıl 5, Sayı-20, 1977,. 24-28.
Şenyurt, H. S., Osmanpazarı Türkleri Örf v Adetleri (Gelenekler / Görenekler), Tuna Boyu Dergisi,Sayı 11, 2001, s. 6-8.
Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antoloji, 12. Romanya ve Gagauz Türk Edebiyatı, Ankara, 1999, s 60.
Ülküsal, M. Dobruca ve Türkler, 1940, s. 161-162.
Yenisoy, H. S., Bulgaristan’da Nevruz ve Hıdrellez Gelenekleri, Türkçe Konuşan Devlet ve Topluluklarla Ortak Değerlerimiz, Türkiyem Vakfı, Ankara, 2001, s. 57-62.
Prof. Dr. Hayriye S. Yenisoy
Ziyaretçi sayýsý: 10071
|
|